OBSESİF-KOMPÜLSİF BOZUKLUK
- Uzm. Adem AĞBUGA (Makale)
- 13 Ara 2015
- 5 dakikada okunur

OBSESİF-KOMPÜLSİF BOZUKLUK
İnsanın bütün yaşamında, zararlı etken niteliği alan yada doğrudan doğruya zararlı etken olan fizyolojik, ruhsal, toplumsal iletilerle sürekli etkileşim halinde bulunduğu kaydedilerek; ''yaşamak bir uyum savaşıysa, zorlanmada yaşamın bedelidir.'' saptamasıyla, ruhsal sorunların yaşamdaki zorlanmalara bağlı olarak ortaya çıkan uyumsuzlukla ilgili olduğunu belirtmektedir.
Ruhsal ve toplumsal nitelikli zararlı etkenlerin, kişilik yapısının özellikleri ve yatkınlığına göre, korkular, saplantılı ve takıntılı nevrozlar ve ruhsal çöküntülere yol açabileceği bildirilmektedir.
Zorlanmaya Yatkın Kişilik Yapısı
Kişiliğin tüm katmanlarında yüklenme-zorlanmaya yatkın ögeler, özellikler bulunmaktadır. Kişilik bu katmanların birleşip bütünleşmesi sonucunda oluşur ve söz konusu ögelerin birleşip bütünleşmesi yüklenme-zorlanmaya yatkın kişilik yapısını oluşturmaktadır. Katılımdan bilişsel işlevlere kadar yatkınlık ögeleri toplandığında aşağıdaki kişilik özellikleri ile karşılaşılır:
1. Sürekli kaygı düzeyinin yüksek olması,
2. Kaygı, kızgınlık gibi elem doğrultusunda artmış duygu durumu,
3. Sürekli bastırılan, denetlenen, engellenen, ertelenen duygu ve düşünceler,
4. Başkalarına ve kendine güvensizlik,
5. Sürekli olarak eksiksiz, kusursuz, tam ve yetkin görünme çabası,
6. Saplantılı ve takıntılı düşünceler ve bunları eyleme dönüştürme girişimi,
7. Aşırı sonu gelmeyen, bitmez tükenmez amaçlar, beklentiler, istekler,
8. Bulunduğu konumu değiştirme çabası,
9. İlkelere, kurallara bağımlılık, hatta bunların tutsağı olma,
10. Çalışma ve çabayı yeterli bulamama, yaratıcı olamama, yarattıklarından mutluluk duymama,
11. Aşırı çaba ve çalışma eğilimi.
Bireyin sosyal ve ekonomik işlevlerini bozacak veya kendisinde sürekli huzursuzluk yaratacak nitelikte kişilik özellikleri varsa, kişilik bozukluğundan söz edildiği bildirilmektedir. Her sağlıklı bireyde kişilik bozukluklarına ait bazı özellikler bulunabileceği, bu konuda sağlıklı ve hastalıklı ögeler arasında sınırın oldukça dar olduğu, kişilik bozukluklarının çocukluk çağında gelişip 20 yaşlarında kalıcı olduğu, organik beyin bozuklukları ve kalıtım aksamalı kişilik bozukluklarının oluşumunda rol oynadığı kaydedilmektedir. Kişilik bozukluklarının toplumda %10 civarında görüldüğü ancak hapishaneler ve düşük sosyo-ekonomik düzeyde yaşayan azınlık gruplarında bu oranın daha yüksek olabileceği bildirilmektedir.
Saplantılı-Takıntılı Kişilik Bozukluğu (Obsesif-Kompülsif Kişilik)
Alper ve arkadaşları, ''Kişilik Bozuklukları'' başlığı altında konuya, aşağıdaki şekilde tanımlamaktadırlar:
Kişilik, kişiyi olağan koşullar altındaki günlük yaşamında karakterize eden duygusal ve davranışsal özelliklerin tümü olarak tanımlanabilir; göreceli olarak değişmez ve özellikleri önceden kestirilebilir niteliktedir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)' nun yayınlamış olduğu ICD-10' daki tanıma göre kişilik bozuklukları ''geniş bir yelpaze içindeki kişisel ve sosyal durumlara karşı değişmeyen tepkiler verme şeklinde görülen, kökleşmiş ve kalıcı davranış kalıpları'' ile belirlidir ve bunlar ''belirli bir kültürdeki ortalama bir insanın algılama, düşünme, hissetme ve özellikle başkaları ile ilişki kurma biçiminden aşırı yada önemli sapmalar gösterir. '' Kişilik özellikleri ancak esneklikten uzak ve uyumsuz olduğu ve önemli ölçüde işlevsel bozulmaya yada öznel sıkıntıya neden olduğu zaman bir kişilik bozukluğu sınıfını oluştururlar. Kişilik bozukluğu tipleri: Paranoid Kişilik Bozukluğu, Şizoid Kişilik Bozukluğu, Şizotipal Kişilik Bozukluğu, Antisosyal Kişilik Bozukluğu, Sınır (Borderline) Kişilik Bozukluğu, Histrionik Kişilik Bozukluğu, Narsistik Kişilik Bozukluğu, Kaçınan Kişilik Bozukluğu, Bağımlı Kişilik Bozukluğu, Diğer Kişilik Bozuklukları (Pasif Agresif, Depresif ve Sadomazohistik Kişilik Bozuklukları) ve Obsesif- Kompülsif Kişilik Bozukluğu olarak sınıflanrılmaktadır.
Güleç, saplantılı-zoruntulu kişilik bozukluğu (Obsesif-Kompülsif Kişilik) olan insanların, genellikleiş yaşamlarında başarılı, sorumluluk duygusu aşırı gelişmiş, ahlaki standartları yüksek, değer yargıları ve dünya görüşleri katı, kendilerinden bekletileri fazla, her yaptığı işi eksiksiz ve tam yapmak isteyen mükemmelliyetçi insanlar olarak tanımlamaktadır. Bu özelliklerine karşılık bu gibi insanların genellikle duygusal ilişkilerden kaçan, aşırı mantıklı, yargılayıcı ve soğuk kişiler olduğunu belirtmekte ve anksiyete (sinirlilik hali) ile depresyona yatkın olan bu kişilerin uzun süreli psikoterapilerden yararlanmalarının olanaklı olduğunu bildirmektedir.
Alper ve arkadaşları, Obsesif-Kompülsif Kişilik Bozukluğu hakkında aşağıdaki bilgileri vermektedirler:
Temel özellikleri duygusal kısıtlılık, aşırı düzen tutkusu, titizlik, inatçılık ve kararsızlıktır. Yapılan etkinliğin asıl amacını unutturacak derecede ayrıntılar, kurallar, listeler, sıralama yada program yapma ile uğraşıp dururlar. Kusursuz olma saplantısı nedeniyle işlerini zamanında tamamlayamama durumu söz konusu olabilir. İşleri, başkalarınında tam olarak kendileri gibi yapması benlentisi içindedirler. İşe ve çalışmaya olan düşkünlükleri nedeniyle boş zamanlarını değerlendirmeye ve evlenmeye zaman ayıramazlar. Para harcama konusunda hem kendilerine, hem başkalarına cimri davranırlar; eski ve işe yaramayan eşyalarını atmakta güçlük çekebilirler. Bu kişiler yöntem gerektiren ve ayrıntılı işlerde başarılı olabilir, fakat kişisel yaşamları tekdüze bir biçimde devam edebilir. Yaşamın ileri dönemlerinde depresif bozuklukların sık olduğu bildirilmiştir.
Rapport (1989), ''The Boy Who Couldn't Stop Washing'' başlıklı kitabının kapağında: Amerika'da 4-6 milyon kişinin ''Obsesive-Compulsive Disorder'' olarak bilinen bu hastalıktan muzdarip olduğunu ve bu sayının önceden beklenenden fazla olduğunu belirterek, bu hastalığın; hasta bir adam için, aracıyla yolda birini çiğneyerek ezdiğini zannetmesi nedeniyle sürekli olarak yolda ceset aramak, yetişkin bir çocuk hasta için; günde altı saat yıkanıp, hala daha temizlenmediğini sanmak, bir kadın hasta için; kaşlarının simetrik olmadığını düşünerek bütün kaşlarını tek tek yolmak, bir başka hasta için; günde yüzlerce sefer fırının gazını kapatmadığı düşüncesiyle eve girip gazı kontrol etmek demek olduğunu bildirmektedir. Hastaların yaptıklarının saçma olduğunu bildikleri ancak kendilerini bu davranışı yapmaktan alıkoyamadıkları belirtilmektedir.

HASTALIĞIN NEDENLERİ
1. Kalıtımsal Etkenler
Tek yumurta ikizlerinde kişilik bozukluklarının birlikte görülme sıklığının (concordance) çift yumurta ikizlerinden birkaç kez daha fazla olduğu bildirilmektedir. Tek yumurta ikizlerinde obsesif-kompülsif özellikler çift yumurta ikizlerine göre çok daha yaygın olarak saptanmış ve obsesif-kompülsif kişilik bozukluğu hastalarında depresyonla ilgili biyolojik bulgular ortaya konmuştur.
2. Mizaç (Temperament)
Çocukluk çağında belirlenen mizaçla ilgili bazı etmenlerin erişkinlik dönemindeki kişilik bozukluklarıyla ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Tedirgin mizaçlı çocuklarda daha sonra kaçınan kişilik bozukluğu gelişebilmektedir. Çoğu kez çocukluk çağında tanı olarak konan, dikkat eksikliği hiperaktivite (aşırı hareketlilik) bozukluğu vakalarının bir bölümünün daha sonra anti sosyal kişilik bozukluğu geliştirmesi nedeniyle iki bozukluk arasında bir ilişki bulunabileceği varsayımı üzerinde durulmaktadır. Mizaçla etkileşim içinde kişilik bozukluklarını biçimlendiren etmenler olarak ebeveyn bakımı, kültür ve çevre etmenleri irdelenmektedir.
3. Biyolojik Etmenler
Saldırganlık ve dürtüsellikle ilgili olarak erkeklik hormonlarının yüksekliği, soğukkanlılık ve edilgenlikle ilgili olarak beyindeki endorfinlerin (afyon türevi maddeler) rolü ve nörotransmitterlerden (sinir hücreleri arasındaki iletim maddeleri) serotininin saldırganlık ve dürtüsellikle ilişkisi üzerinde durulmuştur. Anti sosyal ve sinir kişilik bozukluklarında bazı EEG bulgularının saptandığı ve bu vakaların çocukluk çağında silik nörolojik bulgularla birlikte merkezi sinir sisteminde işlev bozukluklarının bulunabileceği belirtilmektedir.
4. Psikanalitik Etmenler
Sigmund Freud, kişilik özelliklerinin psikoseksüel gelişim evrelerinden birine saplanma ile ilişkili olduğunu öne sürmüştür. Örneğin, oral karakter besin alımı için başkalarına bağımlılığın önde gelen özellik olduğu, oral evreye saplanmış olduğu için edilgen ve bağımlıdır. Anal karakterler, anal periyot sırasında tuvalet eğitimi ile ilgili mücadeleler yaşadıklarından inatçı, cimri ve katı vicdanlıdırlar.
Alper ve arkadaşları, Wilhelm Reich' in (1897-1957), kişilerin kendilerini içsel dürtülerden ve önem taşıyan kişiler arası ilişkilerdeki anksiyeteden korumak için, korumakta kullandıkları karakteristik savunma biçimlerini ''karakter zırhı'' olarak adlandırdığını kaydederek; her insanda kişiliğin benzersiz niteliklerini belirleyen, büyük ölçüde kişinin karakteristik savunma mekanizmaları olduğunu, kişilik bozukluğu bulunan insanlarda bu savunma mekanizmaları çalıştığı zaman anksiyete, depresyon, öfke, utanç, suçluluk ve diğer duygulara söz geçirebildiğini bildirmektedirler. Bu nedenle bu kişilerin çoğu zaman davranışlarını benliğe uyumlu (Ego-Sentrik: Ben Merkezli) olarak algıladıkları, yani başkalarında sıkıntı yaratan davranışlarını normal karşılayıp yitirmek istemediklerinden tedavi sürecine girmeyi reddedebileceklerini bildirmektedirler.

Kişilik Bozukluklarındaki Savunma Mekanizmaları
Fanteziler (zihinde hayali arkadaşlar kurup onlarla avunma vb.), Çözülme (Hoşa gitmeyen duyguların yerine hoşa gidenlerin konulması), Yalıtma ( Özellikle obsesif -kompülsiflerde: Gerçekliği en ince ayrıntısına kadar, fakat duygulardan yalıtılmış bir şekilde algılama), Yansıtma (Kendilerindeki kabul edilemeyen duyguları başkalarına yakıştırma), Bölünme (İyi kişi, kötü kişi diye ayrım yapma), Edilgen Saldırganlık (Öfkesini kendisine yöneltme), Eyleme Dökmeme (Dışa vurma), Yansıtmalı Özdeşim ( Başkasına yansıtma, yansıttığı herhangi bir şeyle özdeşleşme, yansıtan ve yansıtılan kişinin özdeşleşmesi).
Obsesif-Kompülsif Bozukluğun Tedavisi
Toates, obsesif bozuklukların tedavisinde kullanılan dört yöntem bulunduğunu bildirmektedir. Bunlar;
1. Davranış Terapisi: Bu yolla zararlı olan düşüncelerin boş ve saçma olduğu anlatılarak durdurulmaya çalışılır,
2. Çelişkili niyet ile yüzleştirilerek sağaltım: Örneğin birilerine tecavüz edeceği şeklinde takıntısı bulunan bir adamdan, aleni bir yerde mümkün olduğu kadar çok insana saldırarak bu niyetini gerçekleştir ödevini vererek bu yoldan sağaltım,
3. Düşünce süreçlerini algılama ile ilgili, bilişsel (cognitif) psikoterapi ile yeniden düzenleme,
4. İlaçlar, elektrik akımı ve çok ağır vakalarda beyin cerrahisi ile müdahale edip beynin belirli kısımlarını çıkarma gibi fiziksel müdahale yöntemleridir.

KAYNAKLAR
1. Alper, Y. Bayraktar, E. Karaçam, Ö (2000). Herkes İçin Psikiyatri. Sorunlar ve Öneriler. Kaya Matbaacılık: İstanbul.
2. Güleç, C (1999). Psikiyatrinin ABC' si. Ruhsal Bozukluklar, Tanısı ve Tedavisi. Kaya Matbaacılık: İstanbul.
3. Özcan, K (1987). Zorlanan İnsan. Kaygı Çağında Stres. Altın Kitaplar Yayınevi: İstanbul.
4. Rapport, J.D (1989). The Boy Who Coldn't Stop Washing. The Experience And Treatment of Obsessive-Compulsive Disorder. E.P. Dutton, a Divisional of Nal Penguin Inc: New York.
5. Toates, F (1990). Obsessional Thoughts and Behaviour. Help for Obsessive-Compulsive Disorder. Thorsons Publishing Group: Chatham-Kent.
#obsessive #compulsive #OBSESİFKOMPÜLSİFBOZUKLUK #WHO #depresyon #öfke #yansıtma #bölünme #yalıtna #çözülme #fantezi #EdilgenSaldırganlık #YansıtmalıÖzdeşim #DavranışTerapisi #cognitif #bilişsel #psikoterapi #algı #düşünce #kalıtım #mizaç #ruhsal #toplumsal #şizotipal #şizoid #Antisosyal #SınırBorderline #Histrionik #Narsistik #Kaçınan #Bağımlı #PasifAgresif #Depresif #Sadomazohistik





Yorumlar